Köyüm, köyüm… Büyüklerimizin sevdası, dillerinden düşürmedikleri köy. Başında, içinde veya sonunda köy kelimesi geçmeye görsün hemen içleri ısınıyor. Köy onlar için güven ve huzur demek. Ailem, hemen her hafta sonunun bir sabahında dışarıda kahvaltı yapmayı tercih ediyor. Ergen olarak benim katılımım düşük. Gidebildiğim her seferinde gördüğüm ise tercihleri köy kahvaltısı. Şimdilerde kahvaltı için köye gitmiyoruz maalesef. Küçük yaşlarımda farklı köylere gidişlerimizi düşündüğümde, şimdi gittiğimiz yerlerdeki kahvaltılar oldukça farklı geliyor.

Bu farklılık neden acaba? Adı köy kahvaltısı. Gerçekten köylerde sabah kahvaltıda salam, sosis, fındık kreması, vb gibi yiyecekleri mi tercih ediyorlar?

Köy pazarı bu konuda araştırma yapmak için ilk başlangıç noktam oldu. Üniversite sınav hazırlığı, okul açılışı derken hafta sonu da erken kalkarak gittiğim köy pazarında önce gözlem yaptım. İşlerini bitirip de müşteri bekleyen köylülerin çoğunun ellerinde bazlama veya yufka içinde domates ve peynir yanında da haşlanmış yumurta vardı. Bağ bozumunu yad ettirmek için olsa gerek üzüm satanlar üzüm, peynir yufka haklarını kullanıyordu. Bugün pazar telaşı sebebiyle olsa gerek bizlere sunulan köy kahvaltısını yapamıyorlardı. Bizler de günleri kahvaltı keyfimizden ödün vermiyor muyuz?

Gözlem bir yere kadar. Biraz işin derinine inmek gerekirdi. Cesareti toplayıp, işini bitirmiş yaşlıca bir köylü kadına yaklaştım. Kendimi ve amacımı tanıttıktan sonra sabahları ne yenir ne içilir sizde dedim. Ege şivesini olanca koyuluğu ile yaşatan konuşması ile beni oldukça zorladığını da söylemeliyim. Aldığım cevap köy kahvaltısını hiç de yansıtmıyordu. ‘’Kızım, sabah ne varsa yeriz’’ dese de arkasından başladı anlatmaya; bazlama, haşlanmış yumurta, peynir, zeytin, domates, biber, yeşil soğan, çay, varsa süt, yazın çok sıcaklarda yapmasak da tarhana veya şehriye çorbamız eksik olmaz dedi. Çorba ne ya! yeşil soğan da dedi ama! Sanırım karıştırdı, heyecanlandı, belki de yaşlılık. Yok yok bana şaka yaptı besbelli.

Bu Haber İlginizi Çekebilir  Çalış, yorul, öğren ve bedava tatil yap

Bu durumda bu yanlışlığı düzeltmek için daha fazla kişiden bilgi almalıyım. Gerçekler o kadar da derinde olamaz değil mi? Önce bir teyze daha arkasında iki yaşlı amca, olmadı yanlış biliyorlar derken onu geçti sayıları. Ağız birliği etmişler. Kuru soğan, yayla çorbası, salatalık ekleyen oldu da salam, sosis, fındık kreması gibi seçeneklerin adı bile geçmedi. Bir ikisine bahsedecek oldum, öyle bir baktılar ki ne gerek der gibi.

Biraz daha yol almak lazım. Yeterli bilgi alamadığımı düşünürken ailemin kahvaltı sevdası yine tuttu. Bademler’deyiz. Bademler köyü İzmir’in Urla ilçesine bağlı. Tahtacı köyü de ismi ile de anılıyor. Tipik bir köy değil. İzmir’de Devlet tiyatrosu yokken Bademler köyünde 1933 yılında tiyatro oyunu sergilenmiş. Köyün kütüphanesi olduğu gibi Türkiye’nin ilk oyuncak müzesi de burada açılmış. Tatil günlerinde İzmir ve çevresinden oldukça fazla ziyaretçi çeken bir köy Bademler.

Bu Haber İlginizi Çekebilir  İzmir'in Sessiz Güzelliği: Gödence Köyü ve Tarihine Yolculuk

Bir eve kahvaltı konuğu olamadık tabi ki. Ben yazım için almam gereken bilgileri toplayabileceğim en iyi yere gittim tabi ki. Meydanda gezerken özellikle konuşma imkanı bulduğum orta yaş üstü Bademler insanlarının ilgileri çok keyifliydi. İleri yaşı sebebi ile dede görünümlü fakat çevresindekilerin hitabı ile Refik amca ile sohbet – röportaj en keyiflisiydi. Köy kahvaltısından başladık konuşmaya. Refik amca; ‘’Kızım gençliğimde köy tiyatrosunda Fransızların yazarı Moliere’in cimri oyununda uşak rolünü oynadım. Bir sahnede çok güzel bir cümle söylenirdi. “Yemek için yaşamamalıyaşamak için yemeli.” Ben hep yediklerime dikkat ettim. Kararında yedim içtim. Şimdilere yaş seksenlere varınca yemenin de pek keyfi olmuyor zaten’’ dedi. Ben cevheri bulmuş olmanın mutluluğu ile sorularımı peş peşe sıraladım.

Refik amca devam etti; ’’Etrafına bir bak Artık Bademler de eskisi gibi değil burada da yaşam farklılaştı. Zamana uymak da lazım. Senin sormak istediğini de anladım. Kahvaltıya gittiğinizde köy kahvaltısı olarak size sundukları ile bizim yediklerimiz çok farklı. Hele bir de ekonomik sıkıntı içerisindeki köylerde çok çok daha farklı olur. Kışın kahvaltımızda çorbamız eksik olmaz. Kimi acılı sever kimi acısız. Bana sorarsan çorbanın hası acılı tarhanadır. Kimin evinde ne varsa o konur çorba olarak. İçi ısınsın yiyenlerin diye. Bazlama, yufka köye yerinin ekmeğidir. Aylık haftalık yapılır. Islatılır ısıtılır konur sofraya. Kümesi olanın, tavuğu çok olanın yumurta eksik olmaz. Olmayan da marketten alır. Peynir zeytin de bol bizim yörelerde. Mevsiminde domates, salatalık, biber, roka, tere. Kovanı, arısı olanda bal da eksik olmaz. Reçel desen çocukların sevdası ortaya konmasa öncesi yediremezsin keratalara. Reçelli bazlama ile ikna olurlar zeytin peynire. Köy yerinde sabah erken kalkılır. Kahvaltıda keyif de olmaz kızım. İş güç çok. Yetişmek gerek hava kararmadan bitirmek için işleri. O senin dediğin gibi öğleye kadar kahvaltıda oturup keyif yapsak, sizler şehirde öğlen akşam ne yiyeceksiniz?  Söyleyeceğim o ki kızım adını bizden aldıkları o kahvaltıyı da keyfini de bizler hiç yapmayız. Sadece adını bizden almışsınız’’ dedi.

Bu Haber İlginizi Çekebilir  Karların erimesiyle eşsiz manzara oluşturan Çır Şelalesi

İpek Janset KEBAT